MUHABBET ÇAĞRISI
İnsan, hayata gözlerini açtığında acziyet içinde her türlü desteğe yaşamsal olarak ihtiyaç duyarken, kendisini dünyaya getiren annenin şefkati onu her türlü endişeden emin kılar. Yeryüzündeki herhangi bir kuş yumurtasından çıkan yavrusunu kanatları altına alarak onu korur. Sahrada dünyaya gözlerini açan bir fil ya da okyanuslarda ilk nefesini soluyan balina yavrusu annelerinin şefkatli bakışları altında korunurlar. Çorak topraklar yağmur sularıyla buluştuğunda yeşerir türlü çeşit fidan, meyve ve ağaç.
Tüm bu şefkat ve hayat bulmanın müsebbibi kuşkusuz âlemlere yoktan var eden Cenab-ı Allah’tır. Ve tüm kainat O’ndan sadır olan merhametin yansımasıdır. Yeryüzündeki her şeyde bu denge üzerine kuruludur ve bu dengenin de mihenk taşı muhabbettir. Ağaçların meyveye durması, mevsimlerin dönüşümü, rüzgârlar esmesi, gece ve gündüzün birbiri ardından gelmesi Allah’ı tüm mevcudata olan muhabbetinin tecellisidir. Bu tecelli insanların ve toplumların birbirleri ile güzel ahlak çerçevesinde iletişim kurmasını temin eden bir kalbî hal olarak da karşımıza çıkar. Dayanışma, yardımlaşma, hoşgörü, nezaket ve letafet üzere münasebetlerin oluşturduğu toplumsal birliktelik, Allah’ın ikramı muhabbetin tecellisidir. Duyguların paylaşımı toplumsal bağları kuvvetli kılmaktadır. Böylece huzur, emniyet, sevgi toplumların en ücra yerlerine dahi yerleşmektedir.
Çağımız çok hızlı haberleşme ve iletişim teknolojilerinin sağladığı imkânlara rağmen insanların yaratıcısından, kendisinden, hemcinslerinden uzaklaşarak yalnızlaştığı, yabancılaştığı bir çağ… Sevinçler, kederler, mutluluklar, acılar, bekleyişler, heyecanlar, umutlar kısacası insanı insan kılan tüm duygular insanların birbirileri ile yüz yüze paylaştıkları muhabbet meclislerinden uzaklaşarak sosyal medya aracılığı ile kamusallaştırılmış ve böylece mahremiyet de zedelenmektedir. Yalnızlaşan insan varoluş gayesini yitirmekte ve ahlaki değerlerinden soyutlanarak tabiata ve insanlığa karşı kayıtsız kalabilmektedir. Toplumları huzur içinde tutan kadim gelenekler, Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed Mustafa’ya kadar vahiy yoluyla insanlığın tümüne vaz edilen evrensel değerler aşındıkça, Gazze soykırımı örneğinde gördüğümüz üzere, kitlesel acılar karşısında insanların kayıtsız, tepkisiz kalmaları sorununu doğurmaktadır ki bu durum insanlığın geleceğini de tehdit eden büyük bir risktir.
Biz İpekyolu Uluslararası Öğrenci Derneği olarak, dünyanın farklı ülkelerinden gelen ve “Bir Millet” olma şuuruna sahip uluslararası öğrencilerimizle birlikte, mübarek Recep, Şaban ve Ramazan Ayı’na gireceğimiz şu günlerde Bursa’dan tüm dünyaya muhabbet çağrısında bulunuyoruz.
Bizler yaratılış sebebimizi daha iyi idrak etmek, Rabbimizle daha yakın münasebet kurmak, kalbimize dönerek istiğfar etmek fırsatı bulacağımız bu mübarek günlerin tüm insanlığın önünde bir çıkış yolu imkânı sunduğuna inanıyoruz. Yüzümüzü, ahdimizi yenileyerek Rabbimize döndürmenin; acılarımızı, kederlerimizi, sevinçlerimizi, hayallerimizi ve umutlarımızı yüz yüze paylaşacağımız muhabbet iklimine dönmenin tüm insanlık için hayırlar getireceğine inanıyoruz. Toplumsal huzursuzluklardan, kitlesel yıkımlardan, savaşlardan, insan eliyle oluşan tüm felaketlerden korunmanın muhabbet ile mümkün olduğuna inanıyor ve tüm insanlığı bu mefkûre etrafında buluşmaya davet ediyoruz.